10 Ağustos 2013 Cumartesi

GODARD ve ÖLÜMÜN SIRADANLIĞI

Film tiryakilerinin çok yakından tanıdığı ve benim de idolüm olan büyük yönetmen Godard tam bir anti sinemacıdır.Sinemaya karşı sinema yapan bir yönetmendir.Filmlerinde konu çoğu zaman önemsizdir,çekimler tek plandır,kahramanlar kenara köşeye atılmış,gözden düşmüş,toplumun dışladığı kişilerdir.Bugün ise ben onun filmlerindeki kahramanlara reva gördüğü ölümü irdeleyeceğim.
    Godard için ölüm sıradan bir yaşam olgusudur,yaşamda herhangi bir değişim yaratmaz.Hollywood filmlerinde kahramanlar ya ölümsüzdür ya da ölümleri çok büyük bir anlam ifade eder,oysa Godard için film kahramanının ölümü anlamsızdır.Kahraman gözümüzün önünde pat diye ölüverir,bu bizde ne bir arınma(katharsis) ne de bir idealizm oluşturur.Başta da dediğim gibi Godard bir anti-sinemacıdır.Sinemanın tüm kalıplarını yıkıp geçmek isteyen bir yönetmendir.Filmlerinden dramayı çıkartır ,konuyu önemsemez,çoğu zaman kahramanlarının doğru düzgün bir evi ,işi bile yoktur.Hollywood filmlerinde alıştığımız ne varsa ters -yüz eder,ağzımızı açık bırakır.Kahramanları çoğunlukla devletin gözden çıkardığı casuslar,hırsızlar,hayat kadınları,teröristlerdir.Bu insanların toplum yaşamından dışlanmışlığı ölümlerine de yansır.
     Godard ,filmlerinin sonundaki sıradan,dramadan yoksun,kanın renginin bile aşırı abartıldığı ölümlerle aslında ciddi bir toplum eleştirisi yapar  bana göre.Film bittikten sonra bu kadar anlamsız bir ölüm bizi hollywod filmlerindeki bol drama soslu ölümlerden bile çok düşündürür.
      Ölüm elbette ki sıradan birşey değildir,ama Godard kahramanlarını o kadar sudan sebeplerle öldürür ki tüylerimizi diken diken eder ve ölümü sorgulamamıza sebep olur.Yaşarken devlet ve toplum için bir anlam ifade etmeyen bu dışlanmış insanlar ölürken de toplumun gözünden kaçar.Dışlanmışlıkları da sıradan ölümlerle tasvir edilir.Büyük ustaya saygılarımla...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder