19 Eylül 2016 Pazartesi

BRIDGET JONESun BEBEĞİ MÜKEMMEL

       
 Bridget Jones serisinin özel bir hayranı olduğumu saklayamayacağım. Kitap ve film elbette ki aynı değil ama film kitaba farklı bir tat katmıştır her zaman. Uzun yıllar ve spekülasyonlardan sonra serinin üçüncü filmi izleyici karşısına çıktı .Rene Zellweger 'in kilo almak istemediği için filmde yer almayacağı bile söylendi ki bu bile kendi başına büyük bir skandal olurdu.Sonuç olarak film tam kadro olarak karşımıza çıktı.
   Öncelikle şunu söylemeliyim filme düşük beklentilerle gitmiştim çünkü serinin ikinci filmini biraz başarısız bulmuştum .Yavan ve heyecansız bir anlatımı vardı ve kitabın yakınından bile geçememişti.
Ancak bu üçüncü film tam anlamıyla mükemmel bir yapım. Eğlenceli,komik ,akıcı,renkli.Film boyunca gülmediğiniz sahne yok gibi.Renee Zellweger yine  tüm komedi yeteneğini ortaya koymuş ve Bridget Jones 'u eşşiz hale getirmiş.Gelelim filmimizin konusuna.
   Bridget 30'lu yaşlarını çoktan geride bırakmış, Marc'dan ayrılmış ve her zamanki gibi yalnızlar klübüne geri dönmüştür.40. yaş gününü bir talihsizlik eseri yalnız kutlamak zorunda kalır.Bunun üzerine 30'larındaki ofis arkadaşının spa hafta sonu teklifini kabul eder.Fakat arkadaşı ona büyük bir sürpriz yaparak onu müzik festivaline götürür. Bolca müzik,yağlı yemekler,bira ve çamur içinde Bridget yeniden gençlik günlerine döner.Bu arada yakışıklı bir Amerikalı ile tanışır ve ortamın rehavetine de kapılarak onunla birlikte olur.
   Şehre döndüğünde iş hayatına karabasan gibi çöken yeni  hipster patronu ve onun ekibiyle zorlu anlar yaşamaya başlar ve Marc Darcy ile tesadüfen bir vaftiz töreninde karşılaşır.Onunla da zayıf bir anında birlikte olur. Kısa süre sonra Bridget kilo almaya başlar ve arkadaşı ona hamile olabileceğini söyler.Evet Bridget Jones hamile kalmıştır. Fakat baba kim bilemiyordur. Baba adaylarına durumu anlatmaya çalışırken bir yandan da korkunç patroniçesiyle uğraşmak zorundadır ve kendini bir dizi komik olaylar zincirinde bulur.
     Bol bol gülmek, eğlenmek ve iyi zaman geçirmek istiyorsanız Bridget Jones tam size göre. Şiddetle tavsiye ederim.

15 Haziran 2016 Çarşamba

KORKU SEANSI 2 -CONJURING 2


         Geçenlerde gösterime giren  Korku seansı 2 beklenildiği üzere birinci filmin devamı niteliğinde bir film olmuş..Fakat tam anlamıyla bir hayal kırıklığından öteye geçemiyor.Birinci filmdeki aralıksız boğucu korku atmosferi,kamera açıları ve oyunculuklardan eser yok ve senaryo inanılmaz derecede sıkıntılı.Yönetmen James Wan 'in en kötü ve en ticari işi diyebiliriz.Ya tutkusunu kaybetmiş ya da filme inanmamış.Sonuç olarak ortaya sıkıcı ve başarısız bir film çıkmış.
    Filmde şeytan çıkarma filmlerindeki ortak formül kullanılmış yine.Daha önceki yazılarımı okuyanlar bu basit formülleri bilirler.Şeytan çıkarma filmlerinde şeytanın  girişi için ortamın ve ailenin müsait olması gerekir.Ailede yetişkin erkek olmamalı ya da aileden uzakta olmalıdır.Aile dini inancı terk etmiş olmalıdır ya da ateisttir.Aile genelde kadınlardan ve küçük erkek çocuklardan oluşmalıdır.Tüm bu ilkel kurallar şeytan çıkarma filmlerinin değişmez kodlarıdır.Filmde aileyi ancak dindar biri kurtarabilir.Ve sonunda şeytandan arınmış aile dine geri döner.Korku seansı 2 'de de aynı bu formül üzerinden gidilerek filmin örgüsü oluşturulmuş.Ancak dediğim gibi senaryoda ciddi sorunlar mevcut.Film fazlasıyla zorlama bir öykü üzerine oturtulmuş gibi duruyor.Ve sonu da çarpıcılıktan son derece uzak.Gerksiz romantik sahneler,Elvis Presley şarkılarının anlamsızca kullanımı filmin tüm atmosferini bozmuş.Şeytan çıkarma filmlerinde beklenen türden sürekli boğucu atmosfer filmde ıskalanmış.Gelelim filmin konusuna.
       Doğa üstü olaylar uzmanı Warren'lar Amytiville olayının gerçekleştği evde bir seans düzenlerler.Seans sırasında Lorraine olayı birebir yaşamaya başlar ve gelecekle ilgili bir sanrı da buna dahildir.Kocası Ed 'i öldürecek olan iblisi ve onu nasıl öldüreceğini bu seans sırasında görür.Seansın ardından Ed ve Lorraine bir daha doğa üstü olaylara müdahale etmemeye karar verirler.Tüm bunlar olurken İngiltere'de çok çocuklu yalnız anne Peggy Hodgson 'ın kızına bir hayalet dadanır.Evin sahibi olduğunu iddia eden bu yaşlı adam kızın ruhunu ele geçirir.Aslında olanlar başkadır.Valak adlı bir iblis Warren'ları bu olaya çekebilmek için kızı ve yaşlı adamı aracı olarak kullanmaktadır.
       Film hayal kırıklığı ama Vera Farmiga ve Patrick Wilson yine de çok iyi iş çıkarmışlar. İyi seyirler.

8 Mayıs 2016 Pazar

SİNEMADAKİ AKLA ZARAR EV HANIMLARI

Ev hanımları her daim varoluşsal sıkıntılar yaşayan ve toplumun en çok dışlanan kesimidir.Varoluşlarının gerekliliği ve gereksizliği çoğu zaman her kesim tarafından sorgulanır.Bu bağlamda sinema için de elverişli bir muğlaklık içerirler.Delirmeye ve patlamaya en yakın ruh haline  sahip bu toplumsal kesim uzun süren sessizliğin ardından gelen çöküşle tasvir edilir genelde.Hem korku filmleri hem de dramlar için elverişli bir malzeme olan en ünlü ev hanımı karakterlerini bir hatırlayalım isterseniz.

ROSEMARY WOODHOUSE :Roman Polanski'nin Rosemary's Baby filminin en önemli karakteri bir ev hanımıdır.Rosemary bu filmde aynı zamanda bizizdir.Çünkü her şeyi Rosemary'nin bakış açısından takip ederiz.Dolayısıyla Rosemary kandırıldığında biz de kandırılırız,Rosemary hapsedildiğinde biz de hapsediliriz.O ne yaşarsa biz de onu yaşarız ve ona ne yapılırsa bize de o yapılmış olur.Bu bağlamda hem ev hanımının tüm varoluşsal sıkıntılarını yaşarız hem de kapana kısılmışlığını anlamamız mümkün olur.Son bir hatırlatma filmde Rosemary'nin olmadığı hiçbir sahne yoktur.

TINA BALSER :Diary of a Mad Housewife filminin ev hanımı da Tina'dır. İyi eğitimli ve zengin karakterimiz tüm bu olumlu özelliklere rağmen korkunç bir eşe sahiptir.Kocası onu aşağılayan ,despot ve kaba bir eştir.Karısını her daim eleştirmekte ve yetersiz bulmaktadır.Tina tüm bunlardan çok sıkıldığı bir anda yakışıklı bir yazarla tanışır.Daha çok yatak arkadaşlığına dayanan bu ilişkide de sevgilisi kocasından farksız olarak Tina'yı aşağılar.Tina küçümseyici iki kızı ,korkunç kocası ve snob sevgilisiyle sürdürdüğü hayatını terapi ile düzeltemeye çalışınca bu sefer de sosyal  bir linç ile karşılaşır .Tüm film boyunca Tina'nın çektği sıkıntılarla boğulur,küçümsemelerle aşağılanırız.Peki suçlu hep yanlış insanları seçen Tina mıdır yoksa toplumun kendisi midir?

AMY DUNNE: Gone Girl'ün  baş karakteri olan Amy de iyi eğitimli bir ev hanımı.Onunla tanışmamız bir günlük sayesinde oluyor.Amy şüphelibir şekilde kaybolmuştur ve biz onu ,onun bakış açısından bu öznel bilgilerle tanırız.Bir yanda Nick'in kişiliği diğer yanda ise Amy'nin günlüğü vardır.Bu iyi eğitimli, kariyerini ve her şeyini kocası için feda etmiş kadın ile  yakışıklı ve  sadakatsiz koca figürü.Peki Amy gerçekten kendi anlattığı gibi biri midir?Tüm bunlar toplumsal bakış açısı ile daha da içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.Masum ,fedakar ev hanımı Amy gerçekten kimdir.Filmin sonunda bu gerçeğe ulaşacağızdır.

MABEL LONGHETTİ: A woman under the influence filmindeki unutulmaz baş karakter Mabel delirmenin eşiğindeki ev hanımlarının en ünlüsüdür.Bu akla zarar karakter hem kendisine hem de ailesine zor günler yaşatır.Tuhaf davranışları ile varoluşsal durumunu anlamlandırmaya çalıştıkça hayatı  daha da içinden çıkılmaz bir hal alır.

JULIETTE JEANSON: ONA DAİR BİLDİĞİM İKİ ÜÇ ŞEY ,Fransa 60'lar. Juliette'in görünürde son derece ''normal'' bir yaşamı vardır.Eşi ve cocuğu ile birlikte sıradan yaşamını izlemeye başlarız ta ki eşini işe yollayana kadar.Eşi işe gidince çocuğunu tuhaf bir bakıcıya bırakır ve giyim alışverişine çıkar.Sonra da her gün yaptığı gibi bir otel odasında para karşılığı bir erkekele birlikte olur.Bu son derece sıradan ev hanımı aslında bir hayat kadınıdır.Ve bunu sadece evine katkı sağlamak için yapmaktadır.Tüm bunları izlerken ona herhangi bir suçlama yapmayız çünkü gerçekten de sıkıcı ve boğucu yaşamına bir renk getirmek istemektedir.Sedece  ve sadece Juliette'in sıradışı bir ev hanımı olarak yaşamını tüm film boyunca takip ederiz.

WENDY TORRANCE :Wendy Torrance sinema tarihindeki en sinir bozucu ev hanımlarından biridir.Shining filmi boyunca Jack Torrance 'ı yolundan çıkaran ana karakter bu kadındır.Adeta Jack yerine biz Wendy'yi öldürmek isteriz.O kadar sinir bozucu bir ev hanımıdır ki insanın tüm nörolojik sistemini çökertebilecek bir güce sahiptir.Fakat Jack yoldan çıktıktan sonra çocuğunu ve kendini korumak için bir ev hanımı olarak yapabileceklerinin sınırlarını zorlar ve tanınmaz hale gelir.



9 Ocak 2016 Cumartesi

YENİ STAR WARS


Star Wars serisinin yeni filmi sonunda gösterime girdi.Birçok olumlu olumsuz  eleştiri alan film ciddi bir gişe hasılatı yaptı ve yeniden  bir Star Wars modası başlattı. Benim gibi eski Star Wars hayranları için film çiğ ve ruhsuz ..Bunun yanında eski ekibi bir arada görmek de gülümsetiyor.
        Yeni filmin oldukça negatif yönleri var.En dikkat çekici olan özelliği de fazlaca basit olması.2000 sonrası moda olan basitleşme akımı star wars 'u da esir almış .Aslında derin ve oldukça karmaşık bir hikayesi olan yıldız savaşları adeta bir harry potter filmi gibi düşünülmüş.Yaş seviyesi oldukça aşağı çekilmiş.Yeni bazı karakterler eklenmiş ama bu karakterler insanı avucunun içine almıyor.Sürükleyici bir öyküsü de yok eski hikayenin adeta basitleştirilmiş bir tekrarı gibi olmuş.Temelsiz ve tat vermeyen bir senaryo ve kurgusu var. Kylo için Adam Driver iyi seçim olmuş ama Kylo korkutmuyor ve fazla zorlama sahneleri var.
        Filmin olumlu ve izlenebilir yanlarına gelirsek;kurtarılamaya muhtaç kadın karakterden güçlü kadın karaktere geçiş sağlanmış,bu da 2000 sonrası bir trend.Kadın karakter Rey  kurtaran taraf ,yenen taraf .Filmdeki aşk tomurcuklanmaları ise yanlış eşleşmiş.Finn ile Rey arasında bir çekim yok.Bana kalırsa diğer filmde bu yanlıştan vazgeçilmeli.Filmin en olumlu yanlarından biri Poe Dameron karakteri.Burada da bir yanlış yapılmış ve Poe 'nun oynadığı sahneler çok kısıtlı tutulmuş.Eski kadro ise sapasağlam yerinde.Arıza Han Solo,yaşını almış güzel  Prenses-artık general- Leia,R2D2 ,Chewbecca,Luke Skywalker.
    Fakat bu filme gitmeniz için en önemli sebep son sahnesi.Zayıf bir filme mükemmel bir son konmuş.Son değil de bir başlangıç aslında.Diğer filme bir başlangıç yapılmış adeta.
      JJ Abrahams seven biri değilim ve Star Wars 'u katlettiğini düşünüyorum ama bu benim fikrim.Siz yine de eski ekibi görmek için gidin .İyi Seyirler.