13 Ekim 2014 Pazartesi

KAYIP KIZ -GONE GIRL


   
 David Fincher SEVEN  filminden beri sinema dünyası üzerinde etkili bir yönetmen.Kimi zaman bizi şoke eden kimi zaman da hayal kırıklığına uğratan filmler çekiyor.Bu bağlamda KAYIP KIZ bence onun en iyi işlerinden biri.Bence bu film çağımızın en önemli meselesi olan Medya Çılgınlığı üzerine bir BAŞYAPIT niteliğinde.Medya bizi nasıl yönlendiriyor,nasıl manipüle ediyor,hayatlarımız,işlerimiz ve kararlarımız üzerinde nasıl etkili oluyor,ahlaki değer yargılarımızı nasıl çarpıtıyor,kadın programları,talk showlar 10 milyon seyirci çekerken  masum bir insan MEDYA CANAVARI'nı nasıl yenebilir.Bu ve benzeri sorularla bizi sarsıyor,kendimizi sorgulamaya yöneltiyor.Şok edici kanlı sahneleri ile de bizi yani  TOPLUM denen kana susamış yapıyı kendiyle yüzleştiriyor.
       Film ilk yarısına kadar hatta daha da uzun bir süre iki katmanlı olarak devam ediyor.Filmin yüzeyinde Ben Affleck'in canlandırdığı Nick Dunne'ın mutsuz ,sıradan hayatının karısının kaybolmasıyla kaosa dönüşmesini ve sonra da bir dedektiflik macerasına direksiyon kırmasını izliyoruz.Ama ara geçişlerle de kaybolmuş kadın olan Amy'nin günlüğü ile bize anlattığı geçmişine tanıklık ediyoruz.Nick ve Amy bize birbirine zıt iki hikaye sunuyorlar.Nıck'e göre Amy onun hayatını cehenneme çeviren ,dayanılmaz ve katlanılmaz bir kadın ve yokluğu da onun için aslında mutluluk verici birşey.Fakat Amy bize günlüğü aracılığıyla sevdiği adam uğruna sahip olduğu her şeyden vazgeçmiş hatta şiddet görmesine rağmen kocasını terk etmemiş mükemmel bir kadın portresi çiziyor.Seyirci olarak bize verilen bu iki hikayeden hangisine inanacağız.Amy'nin  hikayesi bize daha inandırıcı geliyor çünkü diğer tarafta eşini aldattığına tanık olduğumuz Nıck var.Fakat tüm bunlara rağmen Nick haklı olabilir mi ? Bu soruların tüm cevapları filmin ortasından itibaren açıklığa kavuşuyor.Anlatıp heyecanınızı kaçırmayayım.Sonuç olarak elimizde bir kayıp kadın ,bolca kan lekesi ve karısının gidişine ağlayamayan bir eş var.Nick katil olabilir mi?Nick zaten tutucu dar bir çevrede yaşadığı için kendi memleketinde sorgulanırken bir de medya aracılığıyla tam bir ÖCÜ'ye dönüştürülüyor.Burada bazı şeyleri sorgulamaya başlıyoruz.Tamam Nıck karısını aldatıyor olabilir ama bu onu kötü bir insan hatta bir katil olarak yaftalamamıza yeter mi?Ama bize kendimizi  sorgulatan asıl şey şu; medyayı bu kadar güçlü yapan biz miyiz.Medya mı bizi yönlendiriyor yoksa doymaz merak açlığımızla ve çarpık ahlak kurallarımızla biz mi onu yönlendiriyoruz.
 Gyllian Flynn'ın  romanı ve senaryosu üzerine bol kanlı,bol şiddetli ve bizi kendimizle yüzleştiren yılın en iyi filmlerinden birini çekmiş David Fincher.İzlemenizi öneriyorum.
                   
     

28 Temmuz 2014 Pazartesi

TOM ÇİFTLİKTE


                 Xavier Dolan imkansız aşk üçlemesinden sonra (Annemi Öldürdüm,Hayali Aşıklar,Laurence Anyways ) korku ve gerilim sularında dolaştığı bir filmle geri döndü.Evet TOM ÇİFTLİKTE bir gerilim filmi ama Xavier Dolan'ın eşcinsel toplum sorunlarını duygu sömürüsü yapmadan anlattığı bir yanı da var .Üstelik Xavier Dolan bu sefer estetik güzellik ve idealizmden çok konu anlatımına yoğunlaşmış,bu da onun özgün stiline açıkçası biraz zarar vermiş .Gelelim filmin konusuna .
     Tom kısa bir süre önce sevgilisini kaybetmiştir ve cenazesi için sevgilisinin doğup büyüdüğü çiftlik evine gelmiştir.Sevgilisinin annesinin ne oğlunun ne de Tom'un eşcinsel olduğundan haberi yoktur.Ya da en azından Tom ve sevgilisinin abisi Francis öyle sanmaktadır.Francis tam anlamıyla modern dünyadan uzak, geri kafalı ve geçmişi karanlık bir çiftçidir.Eşcinselliğe ve eşcinsel hayata karşıdır bu nedenle kardeşi için annesine anlatmak üzere alternatif bir hayat yaratmıştır.Ona göre kardeşi hayattayken  bir kızla çıkmış  ve birlikte yaşamıştır.Bu şekilde kendince hem annesini mutlu etmiştir, hem de kardeşini sevebilmek için yeni bir yol bulmuştur.Fakat kendisi de yaşadığı toplumda dışlanmış biridir,Tom tatilini uzattıkça Francis onunla anlamlandıramadığı şekilde yakınlaşır,Francis şiddete yatkın bir kişilik olduğu ve bir eşcinselle yakınlaşmayı kendine yakıştıramadığı için Tom üzerinde şiddet uygular.Biz bu grafik şiddet sahnelerini kimi zaman görür kimi zaman da bir sonraki planda Tom 'un yüzündeki veya vücudundaki izlerden takip ederiz.Aşk arttıkça şiddetin dozu da artmaktadır, film bu anlamda izleyiciyi özellikle zorlamaktadır.Tom'la Francis arasındaki ilişki zamanla bir meydan okumaya döner,Tom ölmüş sevgilisi için yaratılan hayali kadın sevgiliyi kanlı canlı Francis ve annesinin önüne diktiğinde meydan okumada en üst noktaya ulaşır.Bu sahne filmin en uzun ve en duygusal sahnesidir.Anne kendi önünde oynanan tiyatrodan hoşlanmaz ve içindeki tüm birikmiş hisleri kusar.Francis ise hem kendi  kendine eşcinsel olmadığını ispatlamak hem de Tom'u kendinden uzaklaştırmak için Tom'un çiftliğe getirdiği kızla birlikte olur..Fakat bu olay hem Tom için bir uyanış olacaktır hem de Francis için içinde  Tom'a aşık olduğunu anladığı bir boşluk yaratacaktır.
       Film gerçekten sürükleyici ,kaliteli ve heyecan verici ama Xavier Dolan'ın önceki işlerini bilenler için onun filmleri içinde en zayıf halka diyebiliriz .İyi seyirler.
               

28 Ocak 2014 Salı

PARANORMAL ACTIVITY :İŞARETLİLER

Son olarak 2013'te izlediğimiz PARANORMAL serisinin son filmi geçtiğimiz günlerde gösterime girdi.PARANORMAL ACTIVITY İşaretliler adını taşıyan bu yeni filmde bu sefer 18 yaşındaki lise öğrencisi Jesse'nin evine konuk oluyoruz.Lise mezuniyet töreninden sonra Jesse bir kamera alır ve çekim yapmaya başlar.Tuhaf kapı komşusu Anna'nın evini çekmeye karar verir.Anna çekimin ertesi günü esrarengiz bir biçimde öldürülür,cinayetin tek şüphelisi Oscar'da ölünce Jesse ve en yakın arkadaşı Hector olayı araştırmaya karar verir.Fakat Jesse'de fiziksel ve psikolojik değişimler başlar.Jesse'deki değişimleri fark eden Hector ve Jesse'nin büyükannesi Katolik inancı ritüellerine ile onun içindeki kötü ruhu çıkarmaya çalışırlar fakat işler daha da kötüleşince daha önce bu tip olayları yaşamış olan bir medyumu
ararlar.Bir çeşit doğaüstü kötücüllüğe işaret eden medyum onları jesse'nin götürüleceği eve yönlendirir.Bu ev tüm Paranormal serisi boyunca merak ettiğimiz evdir.Bu seferde bizi gerçekten korkutan ve seriyi çözmek için elimize ipuçları sıkıştıran bir film var karşımızda,izleyin seveceksiniz.